Peygamber Efendimizin Salgın Hastalıklara Karşı Tutumu : Yüce rabbimiz, yaratıcımız ve tek sahibimiz Allah; her dönemde insanları gerek malları ile, gerek canları ile, gerekse evlatları ile imtihan edeceğini kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de bize bildirmiştir. (“Andolsun ki, sizi bazen çetin korkularla, bazen açlık ve yoksullukla, bazen de servetinizi, sağlığınızı ve ürünlerinizi elinizden alarak imtihân edeceğim. Sabredenleri müjdele!”(Bakara,/155)
Hz. Allah bizi sıkıntılarla, hastalıklarla imtihan edeceğini bildirdiği gibi; hastalıklara karşı çare aramamızı, derdi yarattığı gibi dermanı da yarattığını vurgulamıştır. Fakat bazı hastalıklar vardır ki sadece bir kişinin önlem alması, çare aramasıyla deva bulmaz. İşte salgın hastalıklar tam da bu bahsettiğimiz konu dahilinde değerlendirilebilir.
Allah’ın kulu ve elçisi Hz. Muhammed (sav)’de salgın hastalıklar konusunda toplumu uyarmış ve topluma çeşitli tavsiyelerde bulunmuştur.

Hastalığa Karşı Tutumu Nasıldı?
İslam tarihinde büyük bir yere sahip olan ve dört büyük halifeden biri olan Hz. Ömer; gideceği şehirde bir salgın hastalık olduğu duyumunu alınca, gidip gitmemek konusunda şüpheye düşmüş, bu konu ile alakalı fikir alışverişi yapmıştır. İstişare ettiği kişilerden biri de yine sahabeler den biri olan Abdurrahman bin Avf’dır. Bu sahabe Hz. Ömer’e şu hadis-i şerifi rivayet etmişti: “Bir beldede (şehirde) bulaşıcı hastalık olduğunu duyarsanız o beldeye gitmeyin. Eğer sizin bulunduğunuz beldede bir salgın hastalık var ise o zaman da oradan ayrılmayın.” Bunun üzerine Hz. Ömer o beldeye gitmekten vazgeçmiş ve Peygamberin sözüne kulak vermiştir. Bu hadisten de anlaşılacağı üzere İslam Peygamberi Hz. Muhammed (sav), bundan 1400 sene evvel tıpkı bizim bu günlerde uyguladığımız gibi bir seyahat kısıtlaması uygulamış ve salgın hastalıkların yayılmasını önlemeye yönelik halkı doğru olana yönlendirmiştir.
Peygamberimiz sadece salgın döneminde alınacak önlemlere yönelik tavsiyelerde değil, salgın hastalıkların ortaya çıkmamasına yönelik tavsiyelerde de bulunmuştur.
Bilindiği üzere hastalıkların kaynağı virüsler, mikroplar, temiz olmayan ortamlar, temiz olmayan yiyecekler vs. olabilir. Bu yüzden dinimizde yalnızca temiz yiyecekleri yemek helaldir. Ayrıca Peygamberimiz mikroplardan korunmamız için yiyeceklerimizin ve içeceklerimizin ortalık yerde bırakılmamasını, bırakıldığı yerde ise üzerinin örtülmesi gerektiğini bize tavsiye etmiştir. (“Yiyecek ve içeceklerinizin üzerini örtünüz. Zira senenin bir gecesinde salgın hastalıklar, yeryüzüne iner ve üzeri örtülmemiş tüm yiyecek ve içeceklere nüfuz eder.”)
Bugün görüyoruz ki 1 milyon 610 bin kişinin hayatını kaybetmesine sebep olan korona virüs salgınının en çok bulaştığı yollardan biri de yiyecek içeceklerin tüketimi sırasında vücuda virüslerin alınmasıdır.
Salgın hastalıklarda mücadelede önemli olan bir diğer konu da maske ve mesafe konusudur. Ağzımızda maske olmadan dışarı çıkamadığımız bu günlerden 1400 yıl önceye gidersek, bu konuda Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’inde (sav) farklı bir şey söylemediğini görürüz.
Bilindiği üzere, Peygamberimiz döneminde bulaşıcı bir hastalık olarak cüzzam hastalığı vardı. Peygamberimiz bu hastalıktan korunmak ve bu hastalığın yayılmasını önlemek için şöyle buyurmuştur: “Cüzzamlı hastalardan yırtıcı hayvanlardan sakındığınız gibi sakının. Cüzzamlı kişi bir vadiye indiği vakit, siz başka bir vadiye inin. Cüzzamlı hastalara sürekli olarak bakmayın. Onlar ile konuştuğunuz vakit, sizin ile onlar arasında bir yahut iki mızrak boyu mesafe olsun.”
Peygamber Efendimiz yalnızca grip gibi bulaşıcı hastalıkların değil, vebâ gibi salgın hastalıkların da yayılmasını önlemek için; öksürürken ya da hapşırırken ağzın bir şey ile kapatılmasını ve hasta olan kişinin konuşurken alçak bir ses tonuyla konuşmasını tavsiye etmiştir. Sanıyoruz ki bu tavsiyeyle, eğer virüs havada tutunuyor ise, hasta insanların ağzından damlacık olarak havaya saçılmasının ve solunum yoluyla sağlıklı insanlara bulaşmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.