Çin’de Bilim
Çin uygarlığı bilimle içli dışlı olmasa da insanlığa birçok yenilik sunmuştur. Abaküsü, çarpım cetvelini, pusulayı, barutu, mürekkebi, matbaayı bulan Çinliler daha çok matematik, tıp ve astroloji ile ilgilenmişlerdir. Matematikte özellikle artimetik ve cebir alanında gelişme gösterip geometrik problemleri de çözmeye çalışmışlardır. Astrolojiye gelecek olursak; Çin astronomisi o döneme göre oldukça gelişmiştir. Çinliler Güneş yahut Ay takvimlerini kullanmak yerine, yıldızları baz alarak kendi takvimlerini kullanmışlardır. Yıldızlar hakkında detaylı bilgilere sahiptirler. Çin uygarlığı tıp alanında da günümüzde de kullanılan masaj ve akupuntur yöntemlerini bulmuştur.
Hint’te Bilim
Hintliler de Çinliler gibi on tabanlı sayı sistemini kullanmışlardır. Bu sisteme en büyük katkıları sıfırı bulmalarıdır. Matematiğe diğer katkıları sinüs, kosinüs fonksiyonlarını kullanmaları ve birinci ve ikinci denklemlerin çözümüyle uğraşmalarıdır. Hintliler matematik becerileriyle astronomiyi birleştirerek Ay ve Güneş tutulmaları, Yer-Güneş-Ay’ın aralarındaki mesafeleri, gezegenlerin hareketleri ile ilgili trigonometrik hesaplamalar yapmışlardır ve Hintli Aryabhata ilk defa Yer’in kendi etrafında döndüğünü vurgulamıştır.
Pisagor Teoremi’nin ilk örneklerine de Hindistan’da rastlanmaktadır. Hint tıbbı, evren ve felsefe anlayışlarına göre şekillenmiştir. Hintlilere göre varlıklar su, hava, ateş, toprak ve eterden oluşmuşlardır. Ayrıca canlı varlıklar da evrenin küçük halidir. Daha sonraları Yoga Okulu ile de çeşitli tedaviler bulan Hintliler, beden ve zihin eş zamanlı çalıştıkça sağlıklarına kavuşabildiklerinden söz etmişlerdir. Hintliler de bilimin gelişimi adına büyük çaba sarf etmişlerdir.
Orta Asya’da Bilim
Orta Asya Türkleri ilk defa bronzu, alaşım olarak kullanmış, atları evcilleştirmiş, kendi arabalarını icat etmişlerdir. Türklerin evren varsayımları şöyledir: Evren, kubbe şeklindedir ve bu kubbe de altın veya demir bir kazık sayesinde Kutup Yıldızı çevresinde dönüyordu. Kutup Yıldızı’nın tam altında, ‘‘hakan’’ adını verdikleri yöneticileri yer alıyordu. Gökyüzünün Kutup Yıldızı etrafında döndüğü gibi, yeryüzündeki işler de hükümdar hakanın etrafında dönüyordu. Orhun Kitabeleri burada Göktürk Devleti zamanında yazılmıştır. Bu Göktürk Yazıtları bilinen ilk Türk yazılı anıtıdır.
Göktürk döneminde Türkler on iki hayvanlı Türk takvimini kullanıyorlardı. Her bir seneye domuz, tavuk, sıçan, kaplan gibi hayvan adları vermişlerdi. On iki hayvan adını taşıyan on iki yıldan sonra tekrar bu hayvan isimleri başa sarıyordu. Bir gün on iki eşit parçaya ayrılmıştı ve her bir parçaya ‘‘çağ’’ deniyordu. Bu çığlar da yıllardaki hayvanların adıyla anılıyordu. Güne gece yarısı, yıla ise ilkbaharda başlıyorlardı. Orta Asya Türk devletlerinden olan Uygurlar ise yeni bir alfabe düzenlemişlerdi. Tahtadan oyulmuş harfleri ve kilişeleri kullanarak eserler basmışlardı. Bir nevi matbaanın temellerini atmışlardı.
Mısır’da Bilim
Mısır Uygarlığı en çok tıp, astronomi, mimari ve matematik alanlarında gelişme göstermişlerdir. Mısırlılar matematikte on tabanlı sayı sistemini, hiyeroglif rakamlarla sembolleyerek kullanmışlardır. Bu rakamlarla cebir işlemine çok benzeyen ‘‘aha hesabı’’nı bulmuşlardır. Geometri alanında alan ve hacim hesaplamaları yapmışlardır. Mimari alanında diğer uygarlıklara fark atan Mısır Uygarlığı dünyanın yedi harikası olan Keops Piramidi gibi, harikalar yaratan piramitler inşa etmişlerdir.
Gök cisimlerine tapan ve gökyüzündeki olayların tanrıların faaliyetleri olduklarını düşünen Mısırlılar astronomiyle de ilgilenmişlerdir. Günümüzde de kullanılan miladi takvimin temellerini Mısırlılar atmıştır. Mısırlılar bir yılı 365 güne, bir günü de 24 saate bölmüşlerdir. Mısırlıların uğraşları sonucunda ortaya çıkan mumyalama gelenekleri, kırık çıkıklara alçı uygulamaları, dişlere dolgu yapmaları ve tel takmaları, cerrahide ilk defa dikiş yapmaları ve çeşitli hastalıkları tedavi edebilmeleri tıp alanında da gelişmiş olduklarının göstergesidir.
Mezopotamya’da Bilim
Dicle ve Fırat nehirleri arasında oldukça verimli topraklarda yer alan Mezopotamya, bu toprakların getirisi olarak sulama, ihtiyaç fazlasını değiş–tokuş (takas), ölçme, alan hesaplama gibi işlerle uğraşmışlardır. Mezopotamya, Mısır uygarlığından farklı olarak inançlarını ve astronomiyi birleştirmek yerine daha çok matematiğı birleştirmişlerdir. Yer ve göğün bir okyanus ile ayrıldığını düşünmüşler. beş gezegeni ve oniki takım yıldızını tanımlamışlar. Kullandıkları ay takvimi ile hicri takvimin temellerini atmışlardır. Bir günü on iki saate bölmelerine karşın; bizim de alışkın olduğumuz gibi bir haftayı yedi güne, bir saati altmış dakikaya ve bir dakikayı da altmış saniyeye bölmüşler.
Cebirin kurucusu olan Mezopotamyalılar altmış tabanlı ve konumsal sayı sistemini kullanıyorlardı. Yani günümüzde de olduğu gibi bir rakamın sayıda yeri değişince değeri de değişiyordu. Cebirde de bu sayede gelişmiş ve geometri problemlerini de cebir yardımıyla çözmüşlerdi. Daireyi 360 eşit parçaya bölmüşlerdi. Pisagor teoremini kullanmayı biliyorlardı ve Pisagor teoremini karelerde kullanmışlardı, bununla birlikte Thales teoremini de dik üçgenlerde kullanmışlardı. Kare, küp, karekök, küpkök, kesir sembollerini kullanarak çözümler üretiyorlardı. Birinci dereceden denklemleri çok olay çözüp, ikinci dereceden denklemler üzerinde de uzmanlaşmışlardı. Sayı sistemleri, Yunanlıların ve Hintlilerin de benimsediği ve benmseyerek hayatlarını kolaylaştırdıkları bir sistemdi.
Anadolu’da Bilim
Neredeyse tamamı günümüz Türkiye’sinin sınırları içinde yer alan Anadolu uygarlıkları başlıca Hitit, Urartu, Fenike, Lidya, Frigya, İyonya’dır. Hititler mina ve şekel adındaki ağırlık birimlerini kullanıyorlardı ve çivi yazısı ve hiyeroglif yazıyı kullanıyorlardı. Urartular ise çivi yazısını ve resim yazısını kullanıyorlardı. Frigya uygarlığı ana tanrıçaları Kybele, kilimleri tapates, çengelli iğneleri fibula ile tanınırlar. Lidyalılar parayı icat etmiştir ve sikke adını verdikleri paralarla takasa son vermişlerdir. Fenikeliler elverişsiz topraklarda yaşadıkları için ticaret konusunda geliştiler ve ticaret merkezleri kurdular. Günümüz alfabesinin temelini atan, 22 sessiz harften oluşan Fenike Alfabesi’ni buldular.
Girit Uygarlığı’nda Bilim
Girit Uygarlığı madenleri işleme, seramik ve mimarlık alanında ileriydi. Giritliler deniz yolları bularak kendilerine bir geçim yolu daha bulmuştur. Girit yazısını kullandılar. Sınıflaşmalar ortaya çıktı, soylular başa geçti. Yunan devletleri kendi içlerinde ayrı ayrı, bağımsız birer devlet olsalar da bir bütündüler.
Daha fazla içeriklere göz atmak için Bilmiyorum Deme Sitemizi ziyaret edebilirsiniz.