Tarihin Gizli Kültürleri Nelerdir? : Aile kültürü olduğu kadar, soy kültürü, millet kültürü ve ırk kültürü de var. Ama bunun yanında gözümüzden kaçan ve aslında dikkate alınması gerek bir husus daha var, o da Coğrafya kültürü. Bu pek aşina olduğumuz bir kültür değil.
Kendi kültürümüz ve tarihi vizyonumuzla yaşam standartlarınız belirleriz öyle değil mi? Bunla beraber berber yaşadığımız toplulukların kültürleriyle zamanla kaynaşır, onların kültürlerini de kendi kültürümüze entegre edebiliyoruz. Peki ya üzerinde yaşadığımız coğrafyanın kültürü? Zamanla unutulmaya yüz tutan bir kültürden söz ediyorum. Ne yazık ki bu kültüre karşı acımasız yaklaşımlar içerisindeyiz. Bunu bir örnekle size anlatmak istiyorum. Geçenler de senarist bir arkadaşım, Hitit dönemine bir tarihi mekan üzerine çalıştığı projesini çok bilinen bir yapım şirketine sunduğunda aldığı cevap acınası bir şeydi. Projenin reddedilmesinin sebebi, kendi kültürümüze uymadığı için, yapılmaya uygun görülmemiş.
Söylemek istediğim tam da buydu, Üzerinde yaşadığımız topraklar binlerce yıl bünyesinde barındırdığı nice kültürü yaşatmaya devam ederken, biz bu kültürleri kendi kültürümüze uygun olmadığı için bunları yok sayan bir yaşam sürmemiz bu topraklara belki de yapılan en büyük saygısızlıktır. Öyle ki 2004 yapımı Truva filmi ile tanınmasını beklediğimiz Çanakkale şehrimiz, dünya da istenilen yeri bulamamıştı. Çünkü Avrupa başta olmak üzeri dünyanın birçok yerinde Truva denilince akla Yunanistan gelmekte. Bir örnek daha verebilirim. 2011 yapımı 9. Kartal filmi de Anadolu topraklarında yaşanan bir hikâye iken, bundan bir haber yaşamak ve bunu dünyaya anlatamamak, tamamen kendi kültürümüzü benimseyerek, coğrafyanın kültürünü yok saymaktan kaynaklanıyor.
2015 yılında Hollywood ta Final Destination serilerinin senaristi olan ve benim yakın arkadaşım Jeffrey Reddick ile yaptığımız bir görüşmede, Anadolu coğrafyasının gizli kültürlerine duydukları ilgiyi anlatarak şunları söylemişti. “Hollywood artık hikaye sıkıntısı çekiyor, 2004 yılında yaptığımız bir toplantıda, Anadolu toprağının ve Mezopotamya’nın hikayeler konusunda bir cevher olduğunu fark ettik. Bu durum bizim tamamen bu coğrafyaya yönelmemize neden oldu. Yakın zamanda hem Anadolu’nun açık hava platosunu kullanmaya başlayacağız, hem de bu diyarların kadim kültürlerini konu edinmeye başlayacağız.”
Ne konuştu ama… Benim coğrafyamı benden iyi tanıyan dostum Jeffrey’in heyecan dolu gözlerinden okuduğum hırsı fark ettim. Bir de arkadaşımın başvuru yaptığı ve kültürümüze uygun değil diyerek reddedilen projeyi düşündüm. Sizce biz gizli kalmış kültürlere sahip çıkamaz mıyız? Bu kültürler bizim kendi kültürlerimizin asimile olmasına mı neden olacak? Hiç sanmıyorum. 4 binyıllık kadim tarihimize baktığımızda neredeyse Avrasya kıtasının tamamına hükmeden bir milletin, zamanında bu gizli kültürleri nasıl yönettiğini de biliyoruz.
Ne diyelim? Tarih mi bizi unuttu yoksa biz mi tarihimizi unuttuk. 16 imparatorluk kuran bu millet, bu imparatorlukları boyunca ortalama 120 milleti yönetmeyi başardı ve ne asimile oldu, ne de bu milletlerin kültürlerini yok saydı.
Kuşkusuz yakın zamanda, Anadolu topraklarında doğmuş ve bu toprakların tarihinde gizlenmiş nice kültürü, Hollywood’un ellerinden yoğurulup, dünyaya lanse edildiğini göreceğiz. Ve bu hikâyelerin hangi coğrafyada olduğunu o filmleri izleyenler hiç bilmeyecek. Eğer bilinçli olmazsak bu tarih içine gizli zenginliklerimiz başkalarının çantasını zengin ederken, ne turizm açısından ne de tarih açısından bize düşen hiçbir pay olmayacak. Bunu en basit örnekle anlatmam gerekirse, Truva filminin yaptığı hasılat, 497 milyon dolardı. Bu bile ne kaybettiğimizi göstermekte.
Son zamanlar da gençlerimizin bu gizli kültürlere ilgisi günden güne artsa da, gençlerimize verilmesi geren destekler olmadığı sürece, bu ilginin azalacağını düşünenlerdenim. Umarım yanılıyorumdur.